Hayat biraz da Issız Adam gibi
Hayatın kendisi tuhafken insanların davranışlarının normal olması beklenemez. Yarın yarın diye yaşıyoruz oysa yarının vaatleri bugünkülerden hiç fazla olmayacak. Bence önemli olan, bugünü yaşamak yarına hiç bırakmamacasına… İnsanlar, birbirlerini tanıdığını sanıyor ama tanımıyor. Sevdiğini biliyor ama söyleyemiyor. Âşık olduğuna emin ama arada engeller. Böyle böyle giden yarınlar gelecek yarınlara erteleniyor.
Hayat, dört mevsimden ibaret değil mi ki zaten… Yazı yaşadıktan sonra seni sonbahara bağlayacak tutkunda yok hevesinde. Kum taneleri gibi eriyor zaman. Farkına varsak ta varmasak ta. Bu yaşamın yarısını başkaları için yaşıyoruz geriye kalanının ne kadarını kendimize ayırıyoruz peki. Bu keşmekeş düzene tabi miyiz yoksa kendi düzensizliğimizi mi kuruyoruz?
İnsan; bu kısır döngüde yalnızlaşıyor, ıssızlaşıyor, karamsarlaşıyor bu laş’maların sonucu kendini de değersiz hissediyor. Kendisini ikna edecek, sen olmadığın kadar değerlisin diyecek birisini de bulamıyor yanı başında…
Bu yalnızlığa okuduğumuz kitaplar mı sebep oluyor, dinlediğimiz şarkılar mı yoksa izlediğimiz filmler mi veyahut bütün bu duygu yüklü şiirler mi?
Cevap belliyse sorusunu hiç sormamak lazım aslında. Sorulacak soru varsa cevaplanacak yanıtta olmalı…!
Yaşıyoruz sanıyoruz yaşamıyoruz esasında.
Dostoyevski mi yaşıyor yoksa Raskolnikov mu?
Jan Valjan mı diri yoksa Victor Hugo mu?
Müslüm Baba mı canlı yoksa İsyankâr mı?
Bilgisayardan Gülden Karaböcek mi açsak yoksa Sürünüyorum mu?
Nuri Bilge Ceylan mı izleniyor yahut Kış Uykusu mu?
Ayla mı konuşuldu Can Ulkay mı?
Abdülhak Hamit mi dinlenir yoksa Makber mi?
Jose Burges mı nükseder kulaklardan Anlar mı?
Cevabı belli ama yine de sorusunu sormadan edemedim.
Yaşamıyoruz; resimlerimiz, şiirlerimiz, yazılarımız kadar yaşamıyoruz…
Bir filmin adını hatırlayanlar, yönetmenini %90 ihtimalle hatırlamıyor. Keza bu genellemenin çevresi çok geniş. Yaşamalıyız. Her günümüzün hayatımızın en güzel günü olmasını dileyerek. Güneşin yediden doğacağını, kargaşanın kaosun biz yaşadıkça bizimle yaşayacağını ve yine akşamın olacağını ayın doğacağını bilerek yaşamalıyız.
Yaşamalıyız. Yürümeniz gereken yolları yürümeli, koşmamız gereken yerlerde koşmalı, tırmanmamız gereken dağa tırmanmalı…
Yaşamalı, binmemiz gereken araca binmeli, inmemiz gereken durakta inmeliyiz.
Hayat bir otobüstür içine binen yolcularda biriktirdiğin anılar. Alman gereken yolcuyu almalısın o vakit hayat otobüsüne.
Yaşamda sık tekrar tekrar kullandığın kelimeler kadar şans vermelisin insanlara.
Dünya ıssız adam tadında olabilir ancak sen ıssızlıkla kendini olgunlaştırmış dünya damı tadındasın…!