Okur ve Yazarın Oyun Sahnesi: Metin ve Art Metin
Umberto Eco, Yorum ve Aşırıyorum adlı eserinde metni, yorumun (metnin açılımının) ortaya çıkmasındaki çabanın bizzat karşılığı olarak tanımlar (Eco, 1997: s. 110). Yani metnin mevcut varlığını ve ifade ettiği değer ile nitelikleri salt metnin kendisinden ziyade temas ettiği sınırsız evren açıklar. Okuma sırasında, metnin bu sınırsız evreninin keşfedilebilir yanı, okurun zihninin bilgi ve metot olarak metne ne kadar hazır olduğu ile ilgilidir. Dolayısıyla metin, doğru anahtarı bulan bir okurun elinde bir bir kapıları açılarak ulaşılan bir hazineye dönüşür. Metne doğru yaklaşan okur, her kapının ardında yeni bir izleğe temas eden noktaları görür. Metne metot ve bilgi ekseninde hazırlıksız yakalanan okur ise onun ihtiva ettiği sınırsız anlamdan kendini mahrum kılar ve onu yüzeysellikten öte geçerek sindiremez. Prof. Dr. Mehmet Kaplan, bu durumu şöyle izah eder:
“Okuyucu ancak edebi metin ile doğrudan doğruya temas etmek suretiyle onun hakkında müşahhas ve doğru bir fikir edinebilir. Fakat hiçbir metin, muayyen bir usule ve düşünceye göre okunmadıkça, kendiliğinden bize derin bir fikir vermez. Yazılı metin de tabiat gibidir. Sırlarını ancak kendisine hususi sualler sorana açar. Tabiat veya metnin doğrudan doğruya tesiri, güzel, çirkin, hoş, nahoş gibi basit hükümlerle ifade olunan terkibi intibalardan ibarettir. Tabiat veya metnin derinliğine nüfuz edebilmek için tahlile ihtiyaç vardır.” (Kaplan, 1998: s. 9).
Okur, metnin içeriğini yansıtan izlekleri ve bu izleklerin diğer metinlerle ilişkisini bu sonsuz, açık uçlu anlam evreninde tespit ederek, bir araya getirmeye çalışır. Bu eylemi de Kaplan’ın söylediği gibi “hususi sorular sorarak”, metne hazır bulunarak ve metin üstünde çalışarak yapar. Eco, bu durumu Kaplan’ı destekleyen bir düşünceyle şöyle açar: Metinleri okumak, onları öteki metinlerin, insanların, saplantıların, bilgilerin ya da her neyse işte, ışığında okumak ve sonra ne olduğunu görmek meselesidir (Eco, 1997: s.118). Zira metnin ne olduğunu görmek isteyen okur, metnin kurgulanırken (bilerek veya bilmeyerek) boş bırakılmış arazilerine girer, tozu alınmamış raflarına dokunur ve yeni habitatlar keşfeder. Esasında metnin oluşturulma amacı da “yakın görünenden-uzak görünene” yolculuk eden bu seçkin okuru yaratmaktır. Bu okur, metnin ana tasarısına bağlı kalarak tıpkı bir bulmaca gibi doğru kutucukları doldurur ve metnin gizli bölmelerini git gide ayyuka çıkarır. Dolayısıyla yorumcu (okuyucu) yazarın sahnesine katılarak, simgeleri, ana ve yardımcı izlekleri dikkatle takip eder ve oyunun bir parçası olur. Bu bütünlük, metni amacına ulaştıracağı gibi okurun da metinden üst düzey verim almasını sağlar. Zira örnek okur oyunda kalmayı bilen kimsedir (Eco, 2011: s. 22).
KAYNAKÇA
Eco, Umberto (1997). Yorum ve Aşırı Yorum. (Çev. Kemal Atakay). İstanbul: Can Yayınları.
Eco, Umberto (2011). Anlatı Ormanlarında Altı Gezinti. (Çev. Kemal Atakay). İstanbul: Can Yayınları.
Kaplan, Mehmet (1998). Şiir Tahlilleri 1. İstanbul: Dergâh Yayınları.