Şeker Portakalı Dalına Binen Yumurcak: “Zeze”

17.05.2020
1.530
Mustafa Yıldız
1994 yılında Çorum'da dünyaya geldi. 2018'de Kastamonu Üniversitesi Türkçe Öğretmenliği bölümünden mezun oldu. Halen Üsküdar Üniversitesi Halkla İlişkiler bölümünde eğitimini devam ettirmektedir.

Bazı yazılar vardır günlerce, haftalarca, hatta yeri gelir aylarca üzerinde çalışmanız gerekebilir. Bu sizin yazınıza verdiğiniz değerin ve emeğin bir parçasıdır. İlk yazım olacağı için… Neyse ben daha uzatmadan anlatmaya başlayayım.

Fotoğraf: Mustafa Yıldız

Düşünün 5 yaşınızdasınız. Hayatın ne tam içerisindesiniz ne tam dışarısında. Var olmakla olmamak arasındaki arafta… Tabi bütün bu söylediklerim sıradan insanlar için geçerli. Oysa o özel biri. Kim mi? İsmi Zeze. Zeze’de kim oluyor dediğinizi duyar gibiyim. Meşhur Şeker Portakalı kitabının baş karakteri. Zeze bilgiye aç bir o kadar da yaramaz bir çocuk… Öyle bir çocuk düşünün ki daha çocuk olmadan adam olmuş; büyümüşte küçülmüş bir çocuk. İşsiz babasını hiç sevmiyor hatta onu bırakıp kaçmak bile istiyor. Çok yaramaz dayak yiyor yedikçe daha çok yaramazlık yapıyor. Ailesi yoksul fakat Zeze yoksulluğun bütün açısını benliğinde en çok hisseden…

Temsili görsel

Bir gün evlerini taşıyacakları tutuyor. Taşındıkları gün 6 kardeş bahçede ağaç seçip sahipleniyorlar. Herkes kendisine en güzel ağaçları seçiyor. Ve burası baht dönüşü: Herkes kendisine en güzel ağaçarı seçiyor. Zeze’ye küçük cılız bir Şeker Portakalı kalıyor. Kimin nasıl bir mucizesi haline geleceğimizi bilemeyiz ya işte Zeze’de bilemiyor. Ertesi gün ağacın yanına gittiğinde ağaç; daha çok genç, benimle birlikte büyüyecek dediğinde ağaç ilginç ama konuşuyor. O günden sonra Zeze, gündüz ne yapsa gece gelip ağaca anlatıyor. Hayatta en sevmediğiniz kişinin sizin en iyi dostunuz olması pek olası bir ihtimal değil. Portekizli de Zeze için ilk başlarda öyle… Portekizli arabasından sarkarken yakaladığı Zeze’ye çok çıkışıyor. Zeze o kadar kinleniyor ki seni öldüreceğim Portekizli diyor. Zeze bir gün yarı aksak Sau paulo kaldırımında yürürken Portekizli geliyor. Zeze’ye inat dibine dibine arabasını sürüp kornasını zargırdatıp arabanın dumanını arttırıyor. Tabi Zeze’nin ayağının halinden haberi yok. Farkedince onu kucakladığı gibi eczaneye götürüp tedavi ettiriyor. O günden sonra Zeze ve Portekizli iki sıkı dost, baba ve ogul gibi oluyorlar. 5-6 hafta geçmemişti ki aksilikler peşini bırakmıyor tabi Zeze’nin. Bir tarafta belediye çalışmalarının evlerinin bahçesinden geçeceği için kesilecek dostu Şeker Portakalı fidanı diğer tarafta Mangaratiba’nın arabasına çarpıp öldürdüğü manevi babası Portekizli. 5 yaşındaki bir çocuğun kaldırabileceği bir durum değil bence.Zeze’nin günlerce hastanede ve evde bitkisel hayat modunda yaşamasını  herkes Şeker Portakalı’nın kesilmesine yoruyordu durumunu. Oysa Zeze Portekizli’nin ölümüne daha çok üzülüyor. Bu da gösteriyor ki insan insanın yüreğine dokunabilmeli. Bu yazıya Şeker Portakalı kitabından bir söz bırakacak olsam o şu olurdu kuşkusuz.

-Onu öldüreceğim.

-Ne babanı mı öldüreceksin Zeze?

– Evet birini sevmeyi bıraktığınızda içinizde ölmeye başlar.

Kitap içinden bir bölüm
Fotoğraf: Mustafa Yıldız
YAZARIN EKLEMİŞ OLDUĞU YAZILAR
YORUMLAR

Henüz yorum yapılmamış. İlk yorumu yukarıdaki form aracılığıyla siz yapabilirsiniz.